Geçen hafta çoktandır gitmediğimden güncelliğini kaybetmiş banka bilgileri için uğradığım Cihangir her zamankinden farklı geldi bana. Henüz Cihangir Cumhuriyeti ilan edilmeden İzmir'den İstanbul'a yaşamak için ilk geldiğim semtti Cihangir. O zamanda şimdikinden az değildi sanatçı tayfası. Ama magazin sütunlarında bu kadar meşgul etmezdi gündemi. Henüz sınıf atlamamıştı(!) . Çoğu hala dönmelerin ve yosmaların mekanı olarak bilirdi Cihangir'i. Oysa ilk geldiğimde sanatçıların varlığı sebebiyle mahalle baskısının yokluğundan mıdır yoksa ilk geldiğim yer olmasının etkisinden midir bilmem, ben hep bir parça İzmir'i bulmuştum Cihangir'de ve çok da sevmiştim. Tam 5 yıl oturdum; az değil. Yatmaya az kala gece yarısı saat 1 belki de 2 çıkardım sokaklara Doxy ile , malum ihtiyaçlarını gidermek üzere. Bir kere bile önüme çıkan bir serseri ya da laf atan biri ile karşılaşmadım onca yıl . Bilmiyorum , İstanbul'un diğer semtlerinde o saatte dışarda olsaydım neler gelirdi başıma. Sanki bir mahalle değil evimin kocaman arka bahçesiymiş gibi hissederdim . Sıkıldığımda ve hava almak istediğimde Doxy ile sıkça geldiğimiz merdivenlere geldim yine. İçim, esen havadan o kadar ferahlar ve uçmak istediği ile dolardı ki salıverirdim Doxy'i koşsun ve benimle o anı paylaşsın diye. Her defasında olduğu gibi Doxy merdivenlerden aşağıya inmekle kalmayıp yokuş aşağı patikadan Karaköy'e inip beni inim inim inletirdi arkasından. Gördüm ki o patika doldurulmuş, çocuk bahçesi ve yürüyüş alanı yapılmış, düzenlenmiş ve daha güzel bir hal almış. Merdivenlerin başından İstanbul'a baktım. O zamanlar bakarken hissettiklerim çok ama çok farklıydı. Neler hissettiğimi o kadar iyi hatırlıyorum ki ! O günleri anarken bile tıpkı aynı heyacanı hisseder içimin coşkusunu dindiremezdim . Farklı heyecanlarım , beklentilerim ve umutlarım vardı. Oraya koşup ağladığımda döktüğüm gözyaşlarımın adı farklıydı şimdiden , Zühre farklıydı o zaman. Öyle olsa gerek ki ben yine aynı kareye baksam da aynı şeyleri,aynı hisleri bu sefer hiç ama hiç hissedemedim ve şaşırdım kendime, yüreğime. Ana kucağından gelip İstanbul'da yer almaya , mutlu olmaya çalışan o küçük kızı heyecanlandırmak kolaydı o zamanlar, ağlatmak da . Şimdi..şimdi farklı bir gözle baktım yine koca İstanbul'a. Bu sefer hiç bir beklenti duymadan, hiç bir dilekle tutunmadan baktım zamana ,içim kıpırdamadan. Çalan telefonla birlikte yürümeye başladım Karaköy'e. Geliyorum dedim, hemen geliyorum . Koşarak indim hatıralardan kaçarcasına, bu sefer iyiler bile yetmedi bana. Toplu mezarda ,öte yana yolculuk yapsınlar istedim. Şimdi benim olanlara kucak açarcasına açtım ellerimi kimseye aldırmadan havaya. Şükrettim bir kez daha bugüne ,bu Zühre'ye ve sahip olduğum herşeye.