12 eylül 1980 Askeri darbe sonrası sendikaların çoğu tasfiye edilmiş, kalanların bir çoğu da bürokrasi sonucu etkisizleştirilmişti. İşçiler üzerinde kazanılamayacak bir mücadeleye girmemeleri hususunda demoralizeler yaratılmış, örgütlenmeleri üzerinde hem yasal hem de duygusal türlü oyunlar oynanmıştı. Çirkin,şeytani oyunlar.
1980 sonrasının bu ortamında üzerlerine atılan ölü toprağının ilk silkinmesini gerçekleştirecek grevlerden biriydi METAŞ GREVİ. 2650 kişinin katılımıyla hak ve onur mücadelesine başlandı. İşçilerin mücadeleci, örgütlü hareket ruhları bağlı oldukları sendikalardan da bağımsız ve kuvvetliydi. Mevcut anayasa ve yasal mevzuat hükümlerindeki yasaklama ve sınırlamalara rağmen işçiler haklı mücadelelerini 90 gün sürdürdüler. 90 günün sonunda toplu iş sözleşmesinde yer almasını istedikleri hakların çok büyük bir kısmını kabul ettirerek işverene karşı zafer kazandılar. Her bir işçi, işçi özgürlük ve hakları , işçi örgütlenmesi ve onuru için birer neferdi. Bu neferlerden biri de benim babamdı. Gözümüzde her daim kahraman olan babamı bu onur savaşında da en başta annem sonra da küçücük yürek ve bedenleriyle abim ve ben yalnız bırakmadık. Tüm işçi aileleri grev mücadelesini başı yukarıda ve umutla sürdürdü; her türlü zorluğa rağmen.
Onların mücadelesi diğer meslek kollarında çalışan işçilere ışık olmuş, sonraki yıllarda işçi mücadelesinin yolunu açmıştı.
Yıl 2010. Bugün TEKEL işçileri grevlerinin 45. gününde onur savaşı vermeye devam ediyor. İstanbul'daki itfaiye personeli de grevde. Onların yalnız olmadıklarını bilemeye , desteğe ihtiyaçları var; hergünkinden de fazla.
Özelleştirme çalışmaları sırasında yapılan eleştirileri geri kafalılık, tutuculuk, devletçilik , altı okçuluk , ulusalcılık olarak adlandıranlar bu işin faturasının işçilere kesileceğini bilmiyor değildi elbette. Kapitalist sistemde sistemi oluşturanlar herşeyi oyunun kuralına göre oynarlar. Ama bu oyunda oyuncu olmak varken hep ebe olmak bizim gibi ülkelerin kaderi değil sadece gerçeğidir. Kaderimizi değiştirmek ise kendi yetimizde olmazken, gerçeğimizi farklı bir gerçek , farklı bir gelecek haline sokmak ise sadece ve sadece bizlerin elindedir.
14 yorum:
Böylesine onurlu, kişilikli, hak aramasını bilen, örgütlenme bilincine erişmiş bir ailenin evladı olmak ne büyük, ne gurur verici bir şey senin için Çoban Yıldızı. Grevci işçilere yapabileceğimiz sadece onlara manevi destek vermek, iş bıraktıkları için ileri geri tenkit etmemek, birazcık sabretmek.
Teşekkür ederim Asumancığım.Onların da bizlerden bekledikleri sadece bu kadarı. Onların yanında olanların sayısı arttıkça dirençleri daha da artacaktır.
Sevgilerimle..
Babam rahmetli Ankaradaki o zamanlar Anafartalar adliyesinde zabıt baş katibiydi. Şöyle kollarında siyah tozluk bezler olanlardan. Hani eski memurlar takarlardı. Ben kısaca adliye koridorlarında büyüdüm diyebilirim. Abiler, amcalar, ablalardan oluşma bir savcı, avukat, hakim çevrem vardı. Çevrem dediysem severlerdi kara gözlü benim gibi keretayı. Odalar arası mekik dokurdum. Duruşma salonlarına girip çıkar, uslu uslu bir köşede otururdum. Ağlayan sızlayanlar, sevinen, sevinçlerinden çıldıranlar, isyan edenler, başı önde gidenleri gördüm. Adliye çay ocakları genelde alt katlarda merdiven altlarında olurdu. Oraleti simitle içmeyi hep çok sevmiştim. Rahmetli akşam evin yolunu tuttuğumuzda sorardı "bu gün Sabriye kaç simit yazdırdın köftehor". O böyle çatık kaş sorunca başımı öne eğer yediğim simit kadar parmaklarımı havaya kaldırırdım. Genelde de sol kolumu kaldırırmışım hiç farkında değildim. O yüzden bizim rahmetli sürekli kıçıma hafif bir şakacıktan ayak tabını vurur "anarşit kıllıklı seni, Sabri domuzuna gine muhtaç ettin beni" der yarım ağız gülerdi. Yaş erdem oluncaya kadar hep düşündüm. İnsan simit yiyincemi anaşist olurdu, yoksa bir tek sol kolummuydu yediğim simitlerin avukatı. :) Benim babama göre anarşistliğim, bana görede solculuğum işte o zamanlar başlamıştı. Halen anımsar gülerim. O değilde adliye koridorlarındaki o edindiğim çevrede beni küçük anarşik diye çağırmazlarmı. Sorarlardı büyüyünce ne olacaksın diye. Anarşik olacam derdim. Hep bir ağızdan başlarlardı gülmeye. Herhalde bir on sene sonra bu soruya aynı cevabı verecek olsam bana gülmeyeceklerini iyi biliyordum.
Ben büyük bir cesaretle hiç saklamadan babama kaç simit yediğimi ifade edebilmiştim. sonuçta bir çocuk ne kadar fazla yiyebilirdiki, yiyebileceği kadar değilmi. Bu gün yediklerini, yedirdiklerini saklayıp, işçimizin kursağındakini çirkefle, yalanla hesap edenler, bu halka inanıyorum günü gelince hesap vereceklerdir. Bundan kuşkum yok. Çünkü insan tuhaf bir garibettir. Hazmı yiyemiyeceği kadar şiştiğinde patlar ve hata yapar. Bekleyip göreceğiz bakalım. İşçimi yaman, padişahmı çok şişmanladı.
Zühre :)) biliyorum biraz anadolu keloğlan masalı gibi oldu galiba ama ne bilim kalemin çenesi düştü, susmak bilmedi be arkadaşım .Sende dur demiyorsun. Yazdıkça yazdık. :))) sonuca gelirsek yüreğine sağlık, mükemmel kaleme almışsın arkadaşlarımızı ve amca bey hayattaysa ellerinden öperim. Selamlarımı iletirsin.
Ahmet
Hiç dur der miyim ben sana Ahmetciğim.Yaz yazdıkça arkadaşım. Şu simit hikayesi beni çok güldürdü,çok hoşuma gitti. Hele sol el meselesi :)))Adliyedeki çay ocakları hala en alt katta biliyor musun? Adliyeler başka bir alem Ahmetciğim.Bilmeyen solumayan için farklı,ürkütücü ve sevimsiz gelir;haklılar da.Ama ben orada oldukça,orayı soludukça kendime geliyorum;kim bilir seviyorum galiba mesleğimi :))
CAnım arkadaşım ben de günü gelince hesap vereceklerini biliyorum,umut ediyorum,öyle olsun istiyorum.
Allah sağlık uzun ömür versin babacığıma Ahmetciğim.Selamını mutlaka ileteceğim.
Bu güzel hikayeyi hiç unutmayacağım,gerçekten çok hoşuma gitti.
Sevgilerimle.
Bu güzel yazı için teşekkürler sevgili çoban yıldızı.Tekel işçilerinin onurlu mücadelesini kutluyoruz elbette,manevi destekte vermek güzel.Onların maddi gereksinmeleri de var.Bunun için de destek olmak gerek diyorum.Sevgiler.
Çok haklısın Gökçeciğim,maddi gereksinmeleri de var. Sendika bir yere kadar maddi olanak sağlıyor ama çok değil.Bununla ilgili bir kamyanya düzenlendi , bir oluşum yaratıldı mı bilemiyorum.Eğer haberin olursa beni de bilgilendirebilir misin? Teşekkür ederim.
Sevgilerimle..
Allah hepsinin yardimcisi olsun. Bu soguk günlerde bir bucuk aydir sokaklardalar.
Yazilarinda gelen yorumlarda ayri ayri güzel gelip bilgilenip gidiyorum.
Sevgiler
Canım Sünterciğim,
Yorumlarda seni görmek de ayrı bir keyif veriyor bana.
İyi geceler canım benim.
sevgili çoban yıldızı güzel yazınız için sizi kutlarım tekel işçilerinin onurlu mücadelesi elbette galip gelecektir.allah yardımcıları olsun sevgi ve dostlukla...
BİLGEciğim,teşekkür ederim.Dediğin gibi hepsinin Allah yardımcısı olsun.
Sevgilerle..
Yıllardır üzerine ölü toprağı serpilmiş ülkemde,tekel işçilerinin bu yılmaz direnişi ve mücadelesi umuyorum çok şeyin başlangıcı olacak. Ankara Sakarya caddesi esnafına da teşekkür ediyorum burdan.Sabaha kadar kapılarını açık tutuyorlar,elektrikli ısıtıcılarını sabaha kadar yakıyorlar ve devamlı sıcak çay, çorbalarla tekel işçilerine sahip çıkıyorlar.Tekel işçilerinin bu onurlu mücadelesi,toplumda yokolmaya yüz tutan dayanışma bilincinide tekrar ortaya çıkardı.Seni de bu güzel yazın ve desteğin için kutluyor öpüyorum sevgili çoban yıldızı...
TEKEL işçilerinin acil ihtiyaçları: "1.Battaniye; 2.Çorap; 3.Antibiyotik, Ağrı Kesici, Mide, Vitamin(Özellikle B) İlaçları 4.İç Çamaşırı; 5.El Yıkamak İçin Temizlik Malzemesi, vb." Göndermek isteyenler Ulusal Kanal aracılığyla gönderebilirler. Tel: 0212 251 50 90
Sevgili Çoban yıldızı böyle bir oluşum var.Bilgin olsun.Sevgiler.
''Bu ülkede kimse yatarak para kazanamayacak'' diyenlere acı fakat şamar gibi bir cevap bu.Ve onlara oy verenlere de...
''Özelleştirme'' gibi kapitaist bir ekonomi politikasının Arjantin benzeri bir ülke olup dibe vurmamızdan başka fayda sağlamayacağı bu kadar açıkken, bedeli ödetilmeye çalışılan emekçilerin bu haklı ve onurlu mücadelesini gönülden destekliyorum.Umarım haklarını en kısa zamanda geri kazanacaklar..
Bu güzel yazı için teşekkür ediyor, sevgiler gönderiyorum çobanyıldızım :)
Sevgili DALGALARI AŞMAK;
Esnafın bu yardımlarını bilmiyordum.Çok duygulandım.Allah onlardan da razı olsun.Ben de sevgiyle kucaklıyorum seni.
Sevgili GÖKÇEciğim verdiğin bilgiler için çok teşekkür ederim.Sevgilerle.
Sevgili ZEUGMA'm, umarım haklarını en kısa zamanda alırlar.Çoluk çocuk, kış şartlarında ne kadar zorluk çektiklerini biliyor ve üzülüyorum. Bugün Başbakan görüşmüş ama bir sonuç çıkmamış.Umarım umutlar yakında yeşerir. Sevgiyle kucaklıyorum seni.
Yorum Gönder