Yıllar önce mesleğin ilk yıllarında almış olduğum bir ceza davası başıma iş açmış ,bir dizi tehditlere rağmen bıçkın avukat olarak davayı sonuçlandırmış , sanığı cezaevinden çıkartırken de tövbe etmiştim. Bir daha ceza davasına bakmamak üzere verdiğim sözü , yıllar sonra haklılığına yüzde beş yüz inandığım biri için bozmak zorunda kaldım.
Davanın başından beri savcıya takıkım. Ben aslında tüm savcılara takılmış durumdayım. Savcılar iddia makamını temsil ederken biz avukatlar da savunma makamını teşkil edip salonlara doluşuyoruz. Buraya kadar tamam. Ama neden savcı hakimin yanında oturur işte burada kalıyorum yani buna takılıyorum. İddia makamı ve savunma Yüce Mahkemenin altında yer almalı, karar verme iktidarına sahip tek kişi olan Hakim tek başına makamını doldurmalı. Takıldığım bu husus aslında pek çoğu hukukçu tarafından eleştirilir , değiştirilmesi istenir bir durumdur. Nitekim geçen yıllarda böyle bir değişiklik yapılması öngörülmüş, tartışmaya açılmış ama olduğu yerde kalarak yasalaşamamıştır.
Savcı ve hakimler sabah 9 akşam 6 çalışıp odaları yan yanadır ve pek çok adliyede de aynı odayı paylaşmak zorunda kalmışlardır. Kendi aralarındaki samimiyet biz avukatları ortadan çatlatacak vaziyete varmıştır. Bu samimiyet savcıların zaman zaman kendilerini hakim sanarak yeri geldiğinde avukatı paylamaya kadar giden bir durum yaratmaktadır. Hoş hakimin de böyle bir hakkı yok ya ancak burası Türkiye gerisini hiç anlatmayayım...
Karar çıkacak, Hakim münazara için avukatı dışarı çıkartır ama savcı hakimin yanına kurulmuş beklemektedir. İddia makamı olarak karar aşamasında o salonda işi bitmesine rağmen hakim salondan çıkartılmasına gerek duymaz savcıyı. Bu hep böyledir. Böyle olmuştur ve böyle gitmektedir. Sana ne be kadın ! Sana mı kaldı düzeni değiştirmek ! Ama bu uysal görünen kadın ne zaman , nerede ve ne şekilde ağzından çıkanlara dur diyemediği gerçeği varken bakalım daha neler yaşayacak....Gelelim duruşmaya. Duruşma sırasında mütemadiyen uyuyan savcı yükselen alçalan ses tonuna göre uyanıyor ve bana bakarak gözlerini boğazı kesilen koyunun can vermesi misali yana börtürerek tekrar dalıyor. Aman Yarabbi içim daralıyor. Sonra çaycı içeri girip Hakimin masasına çay koyuyor. Ve hakim paketinden bir sigara çıkarıp tellendiriyor. Bana ateş basıyor. Diğer avukatla göz göze gelip "ne yapacaksın kader bu " gibisinden kaşlarını yukarı kaldırıp başını yana eğiyor. Kulaklarım sinyal veriyor. Sağ omuzumdaki " sakın ha sakın !" diyor ama ses uzaktan geliyor. Derken hakim lütfen dışarı diyor biz avukatlara. Hah işte burada ben kırmızıyı görmüş boğa gibi burnumdan toz püskürtüp bir yandan da yere ayak sürürken " Savcı Bey de çıkacak değil mi dışarı " dedim. Uyuyan savcı beni bekliyormuş; açtı gözümü buruşturdu yüzünü. Anlayamadı önce, tabii hakim de. " Nasıl ? "dedi Hakim. " Bayağı " dedim. " İddia makamı yanınızdayken mi karar vereceksiniz ? " Sağ koldaki " sus be kadın sus eceline mi susadın, sana mı kaldı yer nizam bildirmek " diye sarsarken hiç oralı olmadım. Geldi bir kere hem de bir tanesi değil ,hepsi birden üşüştü başıma, tüm üç harfliler; topluca iş başındalar ! Hakim afalladı, savcı henüz ayılamadı. Bir an ne diyeceğini bilemeyen hakimden istifade , bu durumun bir an önce değişmesinde fayda olduğundan girerek gelenek hukukundan çıkmaya çalışırken Hakim'in " Çabuk dışarı !!!! " lafıyla irkildim. Öö demeye çalışırken bir daha " Çık dışarı !!! " . Ööö' nün geri kalan kısmını koridorda diğer avukata tamamladım...Bir iki derken , içilen acı türk kahvesinden sonra tepemde kalan son üç harfli de terketti beni. Kaldım mı bir ben bir ben başbaşa. Bir yandan Müvekkil " avukat hanım yaktın beni " der....Offfff kadın offfff ! Neden böylesin sen, neden bir bir gelirlerken şunları kovmayı başaramayıp kalırsın bir başa !... Ard arda içilen çaylar ve voltalardan sonra kapıyı açan mübaşirle gözgöze geldim. Dudağını çarpıtarak kıs kıs gülümsemesine oralı olmadan kuyruğum kısılı ama başım yukarda salona girdim. Hakim önce bir dakika bana baktı; bir saat gibi geldi. Bir daha böyle bir densizlikle karşılaşması durumunda hakkımda gerekli işlemlere girişeceğini, yaptığım densizliği mesleki gençliğime verdiğini ( sol omuzumdaki hahahhaaaaa genç değil ki,yeni değil ki, değil ki ,değil ki diye zıplaya dursun dinlemedim bu kez) veeeeeeee
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : TCK' nın ilgili madde uyarınca sanığın mevcut deliller ve dinlenilen tanıklar gözönünde tutularak suçu işlediğine ilişkin yeterli kanaat oluşmaması neticesinde sanık şüpheden yaralanır ilkesi çerçevesinde BERAATİNE karar verilmiş olup......
Duruşma zaptı elimde , ben müvekkil tepesinde, dudağımda 10. yıl marşı çıktık zaferle bir daha ki sefere.
15 yorum:
Harikasın ya...Başımı derde sokarsam inan seni arayacağım bil...
Not: bu anılarını okurken gözümde canlanan profil Levent Kırca ile nNvra Serezli'nin oynadığı bir film var ya işte o avukat gibi geliyorsun gözüme :))))))))
Zührecim tebrik ederim seni canı gönülden...
Petroçelli dizisini hatırlamazsın diye düşünüyorum:))) çünkü benim bile ortaokul, lise yıllarıma denk gelir. Belki sonradan yine oynadıysa hatırlarsın belki... o diziyi getirdin aklıma. Petroçelli çetin ceviz bir avukattı...
Çok öptüm seni...
Şenizciğim , her zaman canım benim! Ama yine de Allah düşürmesin derim mahkeme salonlarına :)) Biliyor musun o filmi defalarca izlememe rağmen her defasında ilk izliyormuşcasına zevk alırım.Hele hele Şener Şen ve Perran Kutman harikalar yaratıyor.
Sevgiyle kucaklıyorum canım.
Laleciğim Petroçelli'yi hatırlıyorum :))) Ama ilkokula henüz gitmiyordum galiba.Bendeki çene o zamanda vardı sanırım, dedem petroçelli diye çağırırdı beni.En çok da bundan dolayı hatırlıyorum :))))))
Umarım iyileşmişsindir.Kocaman öpüyorum seni.
sevgili zühre o kadar birbirimize benziyoruzki bende bu tip durumları veya gördüğüm bir haksızlığa tahammülüm yoktur bu tip olayları çok yaşadım kutluyorum arkadaşım seni
sevgiler...
Yazınızı okurken en önce kadın duyarlılığı bu dedim.Daha sonra ise genelde adliyeye ve karakola gitmediğimiz için övünen insanlar olarak mahkeme salonlarında neler oluyor hiç bilmeyiz.Bu yazınızla hiç dikkat etmediğim ama çok önemli olan bir konuyu paylaştığınız için teşekkür ederim.Her zaman eğitimin öneminden bahsederiz ama bence en önemli konulardan birisi ise hukuk,yargının bağımsız olması.Sizin gibi dişli ve aydın hukukçulara Türkiyenin çok ihtiyacı var.
Tebrik ederim, bir hakime horozlanmak her baba yiğidin harcı değildir:))
Nede güzel anlatmışsınız, gerildim gerildim, sıkıntı bastı, delirdim...
Öte yandan sıkıntıdan terlemeye ramak kalmıştı ki dava sonuçlandı:))
Mesleğinizde her daim başarılı olmanız temennisiyle..
Sevgiler
Ama çok doğru gerçekten. Eğer hak sa, eşitlik se, iddia edenle, savunan aynı seviyede olmalı değil mi. Bu konuda kitap yazmalısınız bence. Bu örnek de harika olmuş. Kutluyorum.
Her alanda olduğu gibi hukuk sisteminde de varolan yığınla çarpıklıktan birini bu trajikomik anıyla kendine has üslubunla ne hoş anlatmışsın Zühre' cim. Azarı işitmişsin ama neyse ki davayı kazanmışsın.Anlaşılan hakim bey kaba saba biriymiş ama tarafsızlığını yitirmemiş kızgınlıkla.
Tüm davalarını kazanmanı dilerim. Lütfen üç harflilere kulak asma sen..
BİLGECİĞİM, teşekkür ederim canım benim.İnsan, yapısına aykırı davranamıyor değil mi? :))Sevgilerle.
Sevgili DALGASESLERİ çok teşekkür ederim. " Adalet Mülkün Temelidir" demiş M.Kemal. Mülk dediği aslında DEVLET'tir.Adalet olmazsa Devlet' de olmaz. Devlet yapısındaki aksaklık ve eksiklikler aslında tam Hukuk Devleti olamamamızdan ileri geliyor. Güdümlü eğitim sağlandı, ordu'ya çomak sokuldu, sıra yargıya geldi; ama buradaki mücedele devam ediyor.Bakalım kim kazanacak; Bağımsız Devlet mi yoksa Başkanlık hayali çekenlerin kurmayı özlemlediği düzen mi ?
Sevgilerimle.
Newbaharcığım çok teşekkür ederim. Hiç sorma yazarken bana da ateşler bastı yine yeniden, tam üç kez kalkıp su içtim :)))
Sevgilerle.
Sevgili RAMAZAN Hocam, çok teşekkür ederim. Aksaklıklar o kadar çok ki traji komik olayların yaşanması kaçınılmaz oluyor. Umarım tüm bunları kaleme alabilirim bir gün.
Sevgi ve saygılarımla.
Canım ASUMAN cığım çok teşekkürler.Hakimin tarafsızlığını yitirmemesi beni de sevindirdi ve herşeye rağmen bu yoldaki umutlarıma güç kattı.Azarı işittik ama sonuç iyi oldu şükür :)))Ahhh bi atmayı başarsam kafama üşüşenleri tam zamanlı... :))
Sevgiyle.
Harikasın canım Zührecim!!!
Her meslekte var demek ki ''Böyle gelmiş böyle gider.''zihniyeti.
Savcının hakimin yanında oturduğunu girdiğim bir davada ben de görmüştüm Elinde Anayasa vardı, dava esnasında ona bakıp duruyordu, şaşırmıştım hatta.
Fakat ne yalan söyleyeyim ''hakimin yanında oturmaması gerektiğini'' senin bu harika yazınla çözdüm:)
Bunun için teşekkür ederken,kahraman Zühremitüm kalbimle kutluyor, sevgiyle öpüyorum.
oyle bogurturler adami iste, savcida uyanmistir iyice!!
ZEUGMA'm güzel yorumun için ben teşekkür ederim canım benim ! Sevgiyle kucaklıyorum seni.Epey merak ederken seni meşguliyet notunu alınca rahatladım inan :))
BESTE, sevgili meslektaşım ! Ben ne severim meslektaşlarımı..Bizim halimizi en iyi yine bizler anlarız değil mi? Fransa'da avukatlık yapamıyor olman eminim ki üzmüyordur seni. Az stressiz bol yemekli ve bebekli güzel günler dilerim sana.
Senin gibi 10 avukat olsa biz ğlkece yargı sistemini değiştiririz Zühre'cim e harikasın canım.
Haksızlık kanımıza işlemiş sanki!
Çok teşekkür ederim NUR'cuğum.Haksızlık o kadar kanımıza işlemiş, genlerimize nüfus etmiş ki böyle gelmiş böyle gitsin demek kolayımıza gelmiş.Kimse bir taşı yerinden kaldırmaya yeltenmiyor bu ülkede.Yeltenene de kapı gösteriliyor başbakanca;Git başka ülkeye diye. Cesurların hem cahil hem de deli olanları dize getirmeleri meşakkatli ve tehlikeli bir serüveni içeriyor.Hepimize kolay gelsin Nur'cuğum.Sevgilerle.
Zuhre ablacigim, iste benim bildigim ulkemin, benim bildigim kadini! ilham olmaya devam et! Senin arkadasin olmaktan gurur duyuyorum!
Yorum Gönder