27 Aralık 2009 Pazar

MUTLUYDUK, ÇOK MUTLU !



Teknolojinin vardığı sonucu değil de teknolojinin bizzat kendisine, en iyisine ,dolayısıyla en pahalısına sahip olmaya çalışan gençliği ve onları mutlu etme pahasına kendilerini zora sokan ebeveynleri gördükçe üzülüyorum. Yaşattıkları mutluluk o kadar kısa süreli ve yalan ki.

Kalıcı mutluluklar başkaydı benim çocukluğumda. Sabah kahvaltıdan sonra çıkardık sokağa. İkindiye kadar apartmanda oynanan evcilikten sonra akşam üzeri arka bahçeye koşardık. Gayemiz sadece oyun oynamaktı. İstop, yakan top, dokuz taş, yakalamaç, kulaktan kulağa, sessiz sinema ve daha niceleri. Bu oyunlar bile yetmezdi. Kendi bulduğum cadı yakalamacası oyununa bayılırdı bizimkiler. Ben cadı olur diğerlerini teker teker yakalar ; yakaladıklarıma ise ceza olarak hayvan taklidi yaptırırdım. Saçma belki ama komik ve çok eğlenceliydi. Hepimizin ayağında tokya terlikler vardı. Çoğu da beyazdı. Bazılarının üzerinde plastikten renkli çiçekleri olurdu. Ama tokya'ydı işte ! Bazen "terlikler foraaa! " yapıp koşardık beton yollarda.

Konfeksiyon ürünleri de çok yoktu o zamanlar. Belki vardı ama alan azdı çünkü pahalıydı. Annem her ay aldığı Burda'lardan beğendiklerimizi Kemeraltı'na inip aldığı kumaşlardan diker koyardı başucumuza. Bayılırdım dikiş gecelerine. Karşı komşumuz ciciannemin kızı Semra Abla'm ile annemin , dikişle birlikte bol kaynatmalı sohbetlerini bir köşeye sinerek ses çıkarmadan dinler ; Burda'ların sarışın mankenlerini annem esmerlerini de Semra Abla'm yapar kendimce oyun oynardım. Mutluyduk hem de çok mutlu.

Ne eşofmanlarımızın ne de ayakkabılarımızın markaları vardı. İkisi de bir amaca hizmet etmek için üretilmişlerdi bizim için o kadar. Kızlar kırmızı, erkekler lacivert giyerdi; yanlarında beyaz şeritleriyle. Ayaklarda da o zamanın tiger ayakkabısı. Lacivert, yanları da sarı şeritli. Ne Adidas,ne Nike ne de başkası. Çok sonraları Puma çıkmıştı; ilk bildiğimiz. Ama sahip olamadığımız için üzülmedik biz hiç. Mutluyduk, çok mutlu.

Çizgi filimlerimiz Heidi, Şeker Kız Candy ; dizilerimiz Küçük Ev , Walton Ailesi,San Francisco Sokakları, Beyaz Gölge, Bonanza; gençlik dizimiz Fame ilk aklıma gelenler. Her evde bir radyo ; Fm3 İzzet Öz 'ün "Teleskop" programı beklenir, eller kayıt çihazında hazır. Başladı mı , kayıt! En flas,popüler parçalar bu programda yer alırdı. Abim gözü gibi bakardı kasetlerine.Belki 500 tane olan o zamandan kalan kasetleri hala atmadım,atamam. Anılar yüklü hepsinde.
Akşamları TRT de (zaten başka kanal yoktu) verilecek filmler için ciciannemlerle biraraya gelinir, hiç ses çıkarmadan izlenir,arada çaylar hüpletilir; bitince de mutlaka kritiği yapılırdı. Hiç boş akşamımız yoktu.Bir akşam biz onlarda, bir akşam onlar bizde. Biraz geç kalınsın duvar vurulurdu hadi diye. Bizler mutluyduk çok mutlu.

Mutluluğu insanda , arkadaşta, dostta, oyunda, müzikte, sohbette, kitapta bulan nesildik. İsteklerimiz, ihtiraslarımız , "Neden alınmadı ?" kaprislerimiz yoktu. Bu sebeple anneler ve babalar çocuklarına alamayacakları ve alamadıkları şeyler için üzülmezlerdi. Diye düşünürken aklıma geldi. Acaba zaman içerisinde ebeveynlerin davranış şekli değişmiş olabilir mi ? Anne ve babaların sahip olamadıkları tüm şeyleri çocukları için var etmeleri , istedikleri herşeyi onları hiç zorlamadan yorulmadan önlerine koymaları sonucu tatminsiz ve mutsuz çocuklar yetişiyor olabilir mi? Ebeveynlerin çocukları üzerindeki emel ve arzularının onları bizlerden ne kadar uzağa götürmüş olduğunu görmeden hayıflanmak sadece onları suçlamak doğru mu? Ne dersiniz ?

22 yorum:

suskunbiradam dedi ki...

O yıllar geçti gözümden film gibi. Zaten film gibi de hayal oldu ya... Bir daha asla geri gelemeyecek güzel yıllar...

Saymayacağım filmleri, dizileri, oyunları, büyükleri, küçükleri... Onu zaten siz çok güel, çok zarif bir şekilde anlatmışsınız.

Ben günümüz yarışının, kısa süreli mutluluklar uğruna harcanan zamanın ve paranın, robotlaşan çocukların, makinalaşan büyüklerin, geleceği bile ipotek eden ekonomik çılgınlıkların suçlusunun ebeveynler olduğunu sanmıyorum.

Öyle bir çılgınlık aşılayan görünmez eller var ki hayatımızda. işin garibi hepimiz farkındayız o görünmez ellerin de; cesaretimiz yok dillendirmeye, mecalimiz yok o elleri üzerimiden çekmeye...

Sevgiler...

jadore dedi ki...

Öyle güzel anlatmışsın ki bir daha asla dönemeyeceğimiz o çocukluk günlerini.
Bizim dönemeyeceğimiz gibi, çocuklarımızın da yaşayamayacağı türden günlerdi onlar.

Gerçekten mutluyduk. Basit yaşıyorduk.
Küçücük dünyamıza sığdırdıklarımızla yetinmeyi, yetinmekten öte doygunluğu biliyorduk.

İzlediğimiz dizileri, dinlediğimiz müzikleri bugün bile tüketememiş olmamızın sebebi bu.
Bizler mutluyduk, çocuk gibi çocuklardık...

Sevgiler...

Asuman Yelen dedi ki...

Şimdiki çocuklar doyasıya eğlenmek, mutlu olmak nedir asla bilmiyorlar. Gençler endişeli, umutsuz. Biz yetişkinler teselliyi anılarımızda arıyoruz. Gerçekten çok güzel günlerdi. Beni önce çocukluğuma, sonra gençliğime götürdünüz. Bir küçük ilave yapmak isterim."Life goes on". En sevdiğim diziydi.
Bu günün çocuk ve gençlerinin bizim yaşımıza geldiklerinde hasretle özleyecekleri hiç bir şey yok maalesef.
Yüreğinize sağlık. Sevgiler.
Bu vesileyle yeni yılda mutluluklar diliyorum.

laleninbahcesi dedi ki...

o yıllar çocukların çocuklarını yaşadığı yıllardı. Ne yazık ki artık geri dönülmez bir yola girildi.Yarış atları gibi yarıştırıldıkları yıllar bu yıllara artık.

Evcilik oynayan, yakan top oynayan, çizgi çizip oynayan çocuk görmedim yıllaradır.
Apartmanımızda 10 daire var. Bir tek yönetinin ve karşı dairemdekilerin adını biliyorum. Geri kalanı merdivenlerde zoraki bir merhabadan ibaret.

Sen gönlümüzü titrettin Çoban Yıldızı

Sevgilerimle

Leylak Dalı dedi ki...

Yazdıklarınızın her kelimesine imzamı atarım. Doyumsuz, sorumsuz bir nesil yetişiyor artık ne yazık ki. Bizler azla yetinmesini bilen, iyi niyetli, sorumluluk sahibi bir kuşaktık. ama şimdiki çocuklar da haklı, tüketim toplumu haline gelmiş bir ülkede başka türlü olunması mümkün mü ki.
Sevgiler yolluyorum...

MAVİ TUTKU dedi ki...

İzmirden gelen bir bloger vardı toplantıda.
Belki bir dahaki seferde gelebilirsiniz sizde..

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Ne kadar mutlu olurum; tabii ki gelirim.

Sevgilerimle.

Zeugma dedi ki...

İç çeke çeke okudum. Ne güzel günlerdi sahi, çizgi filmlere kadar. Ben Heidi'deki peynir kızartma olayına takmıştım kafayı, ikide bir kızartıp yerdim. Sonra tokyolarım, parmak arasına geçmeliydi, bugünün modasına uygun:)
Saatlerce oynar, ''kirlenmek güzeldir'' şeklinde eve azar işitmeye gelirdik.
Ama.. ama ben kardeşlerim yüzünden herkes kadar rahat oynayamazdım.

En sondaki tespite tamamen katılıyorum.Her şeyi temin edilmiş, isteyeceği, özenip imreneceği hiçbir şey bulamayan çocuk,üstüne bir de bizim çocukluk oyunlarından oynayamayıp evde teknolojik oyunların başına geçmekten başka alternatif bulamıyorsa tabii ki mutsuz ve tatminsiz çocuk olacak..
Sevgilerimle...

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

YORUM YAPAN TÜM DOSTLARA ;
Aynı dönemi aynı naiflikte aynı masumiyette yaşadığımız için aynı şekilde titriyor içimiz ,gönlümüz. İyi ki varsınız. Hepinizi çok seviyorum.

bilge dedi ki...

ne güzel anlatmışssınız korkusuzduk özgürdük oyunalrımız bile neşeliydi.televizyonların yeni evlere geldiği zamanlar kimin evinde televizyon varsa orda toplanılırdı .komşuluklarımız güzeldi.ben birde mikrofonda tiyatroyu hatırlıyorum perşembe geceleri olurdu mahalle terzilerimiz vardı veya annelerimiz dikerdi..burun kıvırmazdık hiç bir şeye yerli malı haftalarımız vardı ne güzeldi o günler ama biz insanlar bozduk her şeyi ..sevgilerimle...

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Sevgili Bilgeciğim, yerli malı haftasını unutmuşum, gerçekten güzeldi.Çeşitli sebze ve meyve kılığına girerdik. :))

Sevgiler.

Adsız dedi ki...

Bu yazılar herkese tüm bunların geçmişte kaldığını söyletse de küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkaran insanlarımız çok. Düşünün hala medeniyetten habersiz yaban hayatı yaşayanlar var, ülkemiz içinse büyük şehirlerin uzağındaki yoksul köylerimizi düşünün. Biz buralarda elektrik kesilince hayatımız duruyor, ne yapacağını bilmeden bari şu pilli radyomuzu çalıştırarak dünya! bağlantımızı kesmeyelim derken kimbilir elektriksiz hayatlarda neler yaşanıyor. Oraların çocukları yokluğu nasıl hissediyor hissettiriyor, bir patlak topla bile saatlerce mutlu mesut oynarken buraların çocuklarının zoru ne olabilir, bastırılmış çocukluktan başka. Herkes kendine düşeni yaşıyor, dünya henüz adaletsiz değil. Önemli olan her şartta kendini mutlu etmeyi becerebilmek...

jadore dedi ki...

Yeni yılda herşey gönlünce olsun sevgili çoban yıldızı.
Tüm sevdiklerinle mutlu, sağlıklı, huzur dolu nice yıllar diliyorum.

Balkızı da bal yanaklarından öpüyorum :)

Sevgiler...

MAVİ TUTKU dedi ki...

Yeni yılınız ve hayatınız mutlu huzurlu sevgi dolu olsun.

suskunbiradam dedi ki...

Yeni yılın size, sevdiklerinize, ülkemize huzur, mutluluk, sevgi, güellikler getirmesini dilerim..

Kutlu olsun...

Sevgilerimle...

ramazan dedi ki...

Sevgili ÇOBAN YILDIZI,bizim çağın yaşadıkları şimdi inanılmaz gibi geliyor.Çocuklara ve gençlere bunları anlatmak zor.
http://rmazan.blogspot.com/2009/03/iki-kere-ezildik.html
linkini verdiğim İki Kere Ezildik başlıklı yazımda u konuya bir yönüyle değinmiştim.

Yeni yıl size sevdiklerinizle birlikte sağlık,mutluluk getirsin.

Leylak Dalı dedi ki...

Yeni yılınız kutlu, sevgi dolu, sağlıklı olsun...

Zeugma dedi ki...

Yeni yılınızı kutlar, her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim..
Mutlu Yıllar !
Sevgilerimle.. @>->

Arzu Sarıyer dedi ki...

Geçmişte yaşadıklarımız hep özlemle anılacak Sevgili Coban Yıldızı.Ben de geçmişte çok mutluyduk diyenlerdenim.
Yeni yılınızı kutlar,nice sağlıklı ve mutlu yıllar dilerim.Selam ve sevgiler.

bilge dedi ki...

sevgili çoban yıldızı bende en iyi dileklerimle yeni yılını kutluyorum dilerim huzurlu sağlıklı barış dolu yıllar dileiyorum sevgilerimle...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Gülümsedim ve uzaklara daldım..)) Öylesine insanlığın prim yaptığı önemli yıllara doğru kaydım... :))

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

ADSIZ OKUYUCUMA,
Gecikmiş cevap için özür dilerim. Evet ne kadar da haklısınız. Varlığın tadına o kadar alışkınız ki yok olduğunda kendimizi avutmayı da unuttuk.İyiye ve güzele alışmak çok kolay.Ama yokluğu bilen elindeki değerleri kullanmayı çok daha iyi biliyor ve mutlu olmasını da iyi beceriyor. Yanlış giden şeyleri düzeltmek belki de biz ebeveynlere düşüyor.

Sevgilerimle..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...