28 Ekim 2009 Çarşamba

CİNAYET!

Bu kaza değil, bir cinayet. Yıl 1999 , yer İzmir. Ben toy ,genç bir avukat olarak şu anda ismini veremeyeceğim ama hala herkesçe çok iyi bilinen bir otobüs şirketinin avukatlığını üstlenerek göreve başladım. Sabaha karşı 3-4 sularında özel şöför beni evden alıp Ege ve Akdeniz’in muhtelif illerindeki adliyelerinde sabah 9 duruşmalarına yetiştirmeye çalışırdı. O kadar çok duruşma vardı ki. Hepsi de ölümlü trafik kazaları. Her kazada ölen kişi sayısı 30’un altında değildi. Ölenlerin bir kısmı kendi yurtdaşımız diğerleri belki de hayatlarında ilk defa ülkemizi görmek için gelen turistlerdi. Ömrümde ilk defa, trafik kazalarının bu kadar can alabildiğine şahit olmuştum. İçim acırdı her duruşmaya girdiğimde. Bu tür kazaların ister şöför uyuması ister başka bir sebepten ileri gelmiş olsun her zaman bana hissettirdiği bir CİNAYET duygusudur. Çünkü bu türden bir suçun yasalardaki müeyyideleri hiçbir insanın içini ferahlatacak , adalet duygusunu tatmin edecek nitelikte değil. Kaç günden beri Aksaray’daki malum kaza gündemde. Yiten insancıklar, binicik yavrular. Yas tutmalar, bayraklara sarılan tabutlar. Evet şehit veriyoruz milletçe , yollara . Peki bunun için yapılabilecekler neler ? Hiç düşünüyor muyuz ? Yoksa küllenen her acının ardından yine bellek travması mı yaşayacağız. Her köşe başında açılan ve denetimi olmayan para ile ehliyet dağıtan kurslara ilişkin yapılabilecek bir şey yok mu? Eğitim, eğitim diye bağırıyoruz. " Bana –bize bir şey olmaz " mantığı ağır basmasa bu millete , o kadın çocuğunu kucağına alıp çıkar mıydı Aksaray yollarına; daha az para ödemek uğruna. Can pazarında azraille pazarlığa girer miydi kaybedeceğini bile bile. Nafile.. Bu bir kaza değil, toplu cinayet. Failleri bizler, hepimiz. Yitip gidenler ise yine bizleriz. Kendi kendimizi yok ediyoruz. Başımız sağolsun….

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...