28 Ekim 2009 Çarşamba
KAHVE
Daha yemeğe oturmadan pazarlık yapardı babaannem. Rumeli şivesiyle " Kahve yapasın bana ,, . Hep özeldi kahve bizim için. Sohbete başlamanın , rahatlamanın , paylaşımın ilk ön koşulu, diyaloğun kankasıydı. Sınavlara hazırlanırken gözkapaklarımın bekçisi , zorlanılan konuların tetikçisi , tat duygumun tahrikçisi . Hakan' la avukat-müvekkil olarak ilk buluşmamızda " kahve içer misiniz " sorusuna " eğer sizde içerseniz olur, kahve tek başına keyif vermez " demişim. Bak bak baaakk. İşte böyle birşey kahve benim için , üzerinde felsefe yapacak kadar derin . Bu aralar içmez oldum . Belki de sohbet edecek, dertlenecek, dedikodu edecek , gündemi çekiştirecek fırsat ve vasıta bulamadığım içindir . Ne Zamira ne de Hakan'ın kahveyle arası var. Bazen benim zorumla evet demek zorunda kalıyorlar. Annem ve Dilek'le bir araya geldiğimizde yemek sofrasından kalkmadan içilen kahveler üzerinden saatler geçerdi. Irmak " yine mi kahve, hep kahve hep kahve " diyerek muhabbetin arasına giremediğinden kahrolurdu yavrucak. " Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül muhabbet ister içmek bahane " demişler. ÖZLEDİM, ben çok özledim ; başta annem olmak üzere herkesi . Sabahlara kadar soluksuz muhabbetleri . Akşamdan kalma halimizi silen bol köpüklü türk kahvelerini...Türk kahvesi tadında , kokusunda , sıcaklığında baba evini ÇOK ÖZLEDİM.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder