28 Ekim 2009 Çarşamba

VUSLAT!

Hiç ümidim yoktu bu sene tatil için. Bir şansımı yoklayayım dedim ki şans yanı başımdaymış zaten. Hiç fazla vakit kaybetmeden yola çıktık balkızla cuma akşamı sat 21 uçağıyla. Balkız yaklaşık yarım saat ağladı uçakta. Bizimkilere kavuşma telaşı ve mutluluğuyla balımın ağlaması beni çok zorlamadı. Nitekim abim, Irmak ve babişimin bizi karşılaması sonrası arabada Nil bütün stresi atmış Irmakla oynamaya başlamıştı. 10 dk. bile arabaya dayanamayan kızım uçak macerası sonrası ohhh bu daha iyi diyecek olmalı ki hiç sorun çıkartmadı. Gümüldür’e varana kadar konuştu ve güldü . Yazlığa varana kadar yaklaşık 4 defa aradı annem nerde kaldınız diye. Eve vardığımızda Annis, Dilek ve Mert Ömer bizleri kapıda karşıladı. Bir sevinç, bir çığlık bir heyecan evet sonunda Gümüldür’deyiz , baba ocağında. O akşam misler gibi uyuduk balımla, koyun koyuna. Harika bir kahvaltıdan sonra balımı komple yağlayıp hoooop doğru sahile. Sahilde bir baktım teyzem, amcam , Yeşim’im, Duru ve Mustafa. Şok oldu teyzeciğim beni ve balkızı görünce. Yine bir çığlık, bağırış, sarılış, coşku görülmeye değerdi. Balkız ilk defa denize girdi. Önce biraz şaşırdı , sonra ağlamasız bağırmaya , bir taraftan da eliyle suya vurmaya başladı. Yani almayayım koy cebime ! Biraz sonra sarı papatya karnındaki Düdükcanla gelmiş; yine bir coşku ve bağırış. Bizim ailenin karşılama ve uğurlamaları hep böyle coşkuyla olur, bir tek havayi fişeklerimiz eksik kalır. Yumak olduk hep birlikte yine. Eski günlere geri döndük, çocukluk ve gençliğe. Tüm kadro bir arada ! Bu arada Nil herkesi bir güzel pataklarken Yeşim’e aşık oluverdi. Haa İlker’ e yaptığı kurları da unutmamak lazım. Saçlarını okşuyor, sarılıyor, yanından ayrılmıyordu. Teyzeme de aynı ilgi ve sevgiyle karşılık vermesi tam bir kan çekme olayının kanıtı oldu adeta. Anneannesi ile birlikte çıktığı attaaaaaa’ lar sayesinde ise biraz olsun denize girme imkanı bulabildim. Mert Ömer ile arası pek barışmadı Balkız’ın. Çünkü Mert Ömer’in iletişim kurma yolu çığlık atmadan geçtiği ve benim ki de karşılık olarak tokat ve tekme atma yolu seçtiği için kabus oluverdi. Gelecek sene bir arada oynama hayalleri yaptık Dilekle birlikte J)) Birbirlerinin en iyi arkadaşı olacaklar; ben kızımı ona emanet ederken erkek sinek bile yaklaşmasın halacım diyeceğim ona ; Dilek'te kızların Mert Ömer'den uzak durması konusunda telkinde bulunacak Balkız'a. Oooooo neler düşünüyoruz biz yahu :))))))) Ortam değişikliği Nil'i bana fazlasıyla bağlı olmaya itti. 9 gün kızımla balayı yaşadık. Her zamankinden daha fazla boynuma sarılması, öpmesi , anne demesi beni ihya etti. Tüm yorgunluğum geçti, ruhum dinlendi. Tek işimin kızımı büyütmek, ve tüm gün yanında olmak isteği ağır bastı yüreğimde. Annis ve babiş de çok mutluydu. Onların balkızla bana bakarken gözlerinin dolması var olan özlemimi , İzmirden uzak olmamın ve İstanbul’ a gidişimin sebeplerini tekrar düşündürttü. Çıkış yok; kader diye geçiştirmekten başka. Neden - sonuç ilişkisi ! Ayrılmaz ikili. Herşeyin bir sebebi olmalı değil mi ? Belki de benim minik pıtırcığımın , balkızımın doğuş sebebi, oluş nedeniydi beni buraya sürükleyen sebeplerin başlangıcı . Kader böyle bir şey olmalıydı. Neyse.... Nil Gümüldür'de özgürlüğe çabuk alıştı. Balkonda ve dışarıda anneannesiyle gezmeleri daha sonra elini tutturmadan yürüme keyfine dönüşüverdi. En büyük eğlencemiz ise Kibarım mağazasında turlamalardı şüphesiz. Annisim hemen her sabah gözleme yaptı. Börülce tuzlaması ve İstanbul' da bulamadığım, anne elinden çıkmış nefis şeyler yedirtti bize güler yüzü tatlı diliyle. Canım annem, bir tanem. Bir solukta geçti 9 gün. Vuslata erdim. Ama baba ocağı aşkı, vuslata ermekle geçer mi, biter mi ? Bitmez ! Yüreğimin bir parçasını bırakarak döndük balkızla . Ama bu defa hasretle bizi bekleyen canım kocişin kollarına ,sıcacık yuvama. Her zamankinden fazla sarıldım kocişin boynuna ; içimi acıtan gurbet yarasını sarması ve ona olan özlemin coşkusu karışık duygularla.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...