28 Ekim 2009 Çarşamba

BEYOĞLU2

Beyoğlu anılarım depreşmişken bir Beyoğlu yapayım dedim geçen perşembe. Önce eski ofisime uğradım. Çığlık çığlığa karşıladılar beni. Çok özlemişler. Bir iltifat bir iltifat ki sormayın. Her gören aaaaaaa değişmemişsin dedi. Oysa bu aralar bana aynalar artık yaşlandın diyip dururken bu tepkileri almak ilaç gibi geldi. Eski ofisime her gittiğimdeki gibi oda oda gezdim. Benim odam çizim odası olmuş. Üç mimar çizim yapıyordu. Eski odamı hatırlatacak eser yok yani. Sanki başka bir yer gibi geldi bana. Bol köpüklü kahve eşliğinde hareretli ve sıcacık muhabbetten sonra dedim beni tutmayın Beyoğlu'na akacağım. Önce Beyoğlu İş Merkezi'ne gittim. Tüm katları gezdim, tüm dükkanlara girip çıktım. Pek bişey bulamadım. Oradan caanım mekanım ve biricik alışveriş kankam terkos'a girdim. Burasını çoook seviyorum. Bir de annem olsaydı yanımda deyme keyfime. Çünkü annem yığınları karıştırma ve onların içinden muhteşem kıyafetler bulma konusunda master yapmış biri. Neler buluyor neler, inanılmaz ! Orasınında tüm dükkanlarına girip gözüme kestirdiğim yığınları karıştırdıktan sonra Paşabahçe'ye. 3. kat bir harika. Ama inanılmaz fiyatlar. Resmen servet teşkil ediyorlar. Üçlü ya da dörtlü bir takım almaya kalksan birkaç milyarla çıkarsın, tabii eski parayla. Neyse gözümü doyurduktan sonra sıra geldi karnımı doyurmaya. Bir sürü yeni dükkan açılmış. Kimi giyim kimi de restorant. Yeni açılan bir fast food tarzı yere girdim. Çoktandır kumpir yememiştim. Tam yarım saat bekledim ama beklediğime değdi doğrusu. Üniversitede ne çok yerdik. Ve İzmir'de baked patato derlerdi kumpire. Ben bunu Hakan'a söylüyorum da bana verdiği cevap fisk değişmiyor. " Siz sosyetesiniz". Buradakiler zaten İzmir deyince Paris gibi algılıyorlar ya :)) Haa bir de bu tezini şöyle doğruluyor kendince . Ben kaloriferli evde doğmuşum soba nedir bilmiyormuşum. Sosyeteyim anasını sevdiğimin sosyeteeeee :))) Ben de her sömestrede gittiğimiz anneannemlerin evinin sobalı olduğunu söyleyip duruyorum ama nafile. Olsun o beni öyle bilsin :)) Paşabahçe sonrası girdiğim hediyelik eşya dükkanından sonra saate baktığımda akşam üstünü geçiyordu. Bir de Kemal Amca'ya uğramak lazım. Gittim bir baktım ki kapıyı açan Perihan. Canım benim yaa. Perihan Kamile Teyze ile Kemal Amca'nın manevi kızları. Ben apartmana ilk taşındığımda Perihan ile kocası Mustafa yan dairede oturuyorlardı. Beni hiç ama hiç yalnız bırakmazlardı. Bir akşam ben bir akşam onlar bendeydi. Öyle ki ışıksız asla uyuyamayan ben onların yan dairede olmalarının güveniyle hiç ışık yakmadan rahatça uyuyabilirdim. Her pazar Peri'lerde ( biz ona Peri derdik ) akşam üzeri sofra açılarak kocaman bir hale getirilir; başta sigara böreğiolmak üzere çay keyfini tamamlayacak bilumum muhteşem şeyler hazırlanırdı. Sanki yılbaşı sofrası gibi. Sonra bir araya gelinir ( zaten kimsenin kapısı kapalı olmadığı ve anahtar kapının üzerinde olduğundan çay vaktinin geldiği rahatça anlaşılırdı ) bol kahkaha eşliğinde enfes anlardan birini daha yaşamaya koyulurduk. Perihan ile Mustafa gün geldi , Mustafa'nın işinin karşı tarafta olması sebebiyle taşındılar. İşte tüm büyü burada bozuldu. Melis apartmanı bir daha hiç bunları yaşayamadı. Bu yaşanılanlar birer anı olarak zihinlerdeki yerini aldı. Apartmanda, Kamile Teyze- Kemal Amca ve benim inatla yaşatmaya çalıştığımız 19 .00 kahvesi dışında tat-tuz kalmadı. Perihan'ı gördüğümde o günleri yadeder ve gittikleri günü lanetle anarken gözlerimiz yaşardı. Taşındıkları gün İstanbul'da kar yağıyordu. Sanki içimi hissetmişte benim üzüntümü beraber paylaşmak ister gibi. Bakamadım giderlerken, kalamadım. Periha'na sıkı sıkı sarıldıktan sonra kendimi ofise attım. Akşam eve dönüşüm ise hala zihnimde karanlık, hiç hatırlamıyorum ne yaptığımı nasıl olduğunu. Özlemişim Peri'yi , hem de çok. İkinci bir kahveyi de beraber içtik gözyaşlarımızı silerek. Kemal Amca ise yukarıdaki apartmanın diğer yaşlılarından ve aynı zamanda da dünürü olan Safiye Teyze'ye çıkmış. Giderken aradık ben geldim ve gidiyorum diye. Koşa koşa indi. Ayak üstü yapılan sohbetten sonra sarılıp el salladık birbirimize. Peri'nin ağlamamak için çenesinin titrediğini hissettim. Babamdan dolayı hiç yabancı olmadığım uğurlamayı Kemal Amca ile de yaşadım. Balkona çıkıp arkamdan gidene kadar bakıp el salladı. Eve geldiğimde harika bir gün geçirmenin huzuruyla hamur gibiydim. Gece Beyoğlu ve Melis Apartmanı anılarını düşünerek uykuya daldım; huzurla..

2 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

Canım Zühre, son yazını okurken ona yorum bile yazmadan daldım senin BEYOĞLU yazılarına...Ne çok değmişiz birbirimize, zsen ofisteyken ben ofisin önündeb geçmişim. Terkos pajajında belki yanyana karıştırdık tezgahlar, İş Merkezinin merdivenlerinden ben inerken sen çıktın belki... Ama bu güne kadar bululaşamamızın da var bir nedeni belki de... Çok güzel bir karşılaşma hazırlıyor evren bize...
Bu ay sonu Ordu'ya gidiyorum, gelince de hemen Bodrum'a geeçceğiz. Sen de tatil yapacaksındır mutlaka...Dönüşte uzun uzun sohbetleşeceğimiz bir buluşma yapalım. Yanık tenlerimizle , deniz kokan saçlarımızla ...
Çok öpüyorum seni

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Lale Ablam ben de öyle düşünüyorum gerçekten; birbirini henüz görmemiş ama nerdeyse birbirleri hakkında herşeyi bilen iki insanın buluşması muhteşem olacak gibi geliyor bana da :))

Evet bu arada ben de bi İzmir yapacağım.Döndüğümüzde bronz olmuş tenlerimizle kahve eşliğinde bol bol kaynatacağız.Seni kocaman öpüyorum.Tüm aileye sevgilerle!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...